Sultan Ahmet Meydanı
İstanbul’u gezmeye mutlaka Sultan Ahmet meydanından başlamanızı öneriyoruz. Öncelikle üç tarihi büyük mekanı bünyesinde barındıran meydan ulaşım ağı konusunda da önemli bir merkez, metro, tramvay, taksi ve dolmuşların en sık çalıştığı noktalardan biri olan Sultan Ahmet meydanı, yılın her zamanında çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Çevresindeki meşhur köftecilerden karnınızı doyurabilir, sonrasında birbirine çok yakın üç önemli tarihi yer olan, Ayasofya Müzesini, Sultan Ahmet Camisini ve Yerebatan Sarnıcını bir arada gezebilirsiniz.
Beyazıt Meydanı
Gezmek deyince akla ilk gelen yerlerden biri olan Beyazıt Meydanı, tarihi dokusu ile sizleri karşılayacaktır. Beyazıt meydanında şöyle kısaca bir tur attıktan sonra İstanbul Üniversitesi’nin tarihi giriş kapısının hemen yanı başındaki ünlü tarihi sahaflar çarşısı dikkatinizi çekecektir.
Aradığınız herhangi bir kitap veya basılı yayını burada bulamazsanız başka bir yerde bulma imkanınız neredeyse imkansızdır. Yine tarihi Kapalı Çarşı’nın güney giriş kapısı da Beyazıt meydanında bulunmaktadır. O kapıdan girip Kapalı Çarşıyı da güzelce gezip alışverişinizi yaptıktan sonra 3’üncü gezilecek yere de ulaşmış olacaksınız.
Eminönü
Eminönü’ne vardığınızda sizi ilk olarak karşılayacak şey önünde güvercinlerin uçuştuğu, insanların o güvercinlere yem verdiği dış geniş dış avlusu ile Yeni Cami olacaktır. İçerisinde Sultan Ahmet Camisini aratmayacak güzelliklerde çinileri görebileceğiniz caminin hemen yanı başında yine tarihi mısır çarşısı bulunmakta. Yaklaştıkça buram buram mis gibi baharat ve kurukahve kokularını alacağınız Mısır Çarşısı İstanbul’da gezilmesi gereken yerler listesinde başı çekenlerden.
Burada ufak bir alışveriş yaptıktan sonra Haliç kıyısına doğru indiğinizde ise sizleri tarihi Eminönü balıkçıları karşılar. Burada lezzetli balık ekmekler yiyebileceğiniz gibi, yine köprünün altında bulunan restoranlarda da özellikle balık menülerinden güzel bir seçim yapabilirsiniz.
Karaköy
İstanbul’un merkezi neresi diye sorulsa muhakkak çoğu kişinin aklına ilk gelecek yerlerden biridir Karaköy. Tramvayın kalbinden geçtiği, Eminönü’nün yanı başında olması ve Anadolu yakasına geçişte en çok tercih edilen vapur iskelesinin yine Karaköy’de olması burayı neredeyse İstanbul’un merkezi konumuna getiriyor.
Yine Karaköy deyince tarihi yerlerinin yanı sıra, koyu sohbetlerin yapıldığı Fransız geçidi üzerinde bulunan nezih kafelerden ve tatlıya bayılanların uğramadan edemediği meşhur tatlıcılardan da söz etmeden geçmeyelim. Tophane bölgesindeki özel konsept kafeler de dikkat çeken ve sevdiklerinizle vakit geçirebileceğiniz yerler arasında.
Galata ve Taksim İkilisi
Karaköy’ün meşhur Kamonda merdivenlerini çıkınca bizi tüm ihtişamıyla Galata Kulesi karşılar. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi tarihin en eski kulelerinden biri olan Galata Kulesi’nin dibindeki otantik kafelerde ahşap masaların çevresinde oturup çayınızı ve kahvenizi yudumlarken ister misafirlerinizle keyifli sohbetler edin, isterseniz yalnız başınıza kitap okuyun.
Sonrasında Taksim’e doğru ilerlerken tarihi Tünel yolu üzerindeki hediyelik eşya satan dükkanları ziyaret etmeden geçmeyin. Hediyelik alışverişinizi de yaptıktan sonra tarihi Tünel sizi Taksim’e çıkaracaktır. Burada mutlaka St.Antuan kilisesini ve Suriye pasajını da ziyaret etmenizi tavsiye ediyoruz.
Beşiktaş ve Ortaköy İkilisi
İstanbul boğazının en güzel izlendiği yerlerden biri olan Beşiktaş ve Ortaköy sahili, mutlaka gezilmesi gereken yerler arasında. Artık çarşı gezmekten sıkıldıysanız Beşiktaş’tan Ortaköy’e doğru asırlık çınar ağaçlarının arasından yürüyebilirsiniz. Yürürken Çırağan Sarayı, Kabataş Lisesi ve Yıldız Parkı sağlı sollu olarak size eşlik edecek.
Eğer Beşiktaş sahilinde nefis midyelerin tadına baktıysanız şimdi sıra Ortaköy’ün meşhur kumpir ve kokoreçin de. Eğer kış aylarında değilsek kumpir veya kokoreçinizi alıp sahilde deniz kenarında bu enfes tatların tadını manzaranın güzelliği ile çıkarmak oldukça keyifli. Üstelik boğaz kenarındaki tarihi Ortaköy Camisi de boğaz köprüsünün hemen yanı başında sizlere harika bir manzara sunacaktır.
Eyüp Sultan Camii
İstanbul’daki önemli dini noktalardan biri olan Eyüp Sultan Camii, İstanbul’un Eyüp Sultan semtinde bulunan kutsal bir mekan. Hz.Muhammed’in sahabelerinden, Ebu Eyyûb el-Ensari’nin kabrinin burada bulunması mekanın kutsal olmasının sebebidir. Dini bayramlarda ve özellikle ramazan ayında bir çok etkinlik düzenlenir ve ziyaretçiler buraya akın eder. Yine yemek konusunda buradaki tarihi restoranları tercih edebilirsiniz. Ardından kısa bir yürüyüş ile Pierre Loti tepesine çıkıp meşhur közde kahvenizi yudumlarken, yine İstanbul manzarasının tadına varabilirsiniz.
Rumeli Hisarı
4 ay gibi kısa bir sürede İstanbul’un fethinden önce Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilmiştir. Fatih’in İstanbul’un fethi planlarında, boğaza kuzeyden gelebilecek saldırıları engellemek amacıyla yapılmıştır ve bu amacına da ulaşmıştır. İstanbul’un fethinde büyük rol oynayan Rumeli Hisarı, hala dimdik ayakta durmakta. Bu yapıyı gezmek ise ücretli, 10 TL giriş ücreti ile tarihin derinliklerine gizemli bir yolculuk yapabilir, filmlerde izlediğiniz fetih sahnelerini gözünüzde canlandırabilirsiniz.
Yedikule Zindanları
İstanbul’da etkinlik ve açık hava konserleri denince akla gelen yerlerden biri olan Yedikule Zindanları, namı diğer Yedikule Hisarı İstanbul’un en eski açık hava müzelerinden biri olma özelliğini de taşımaktadır. İstanbul’un Fatih semtinde yer alan Osmanlı imparatorluğu döneminde hanedan üyelerinin hapsedildiği, şehzadelerin taht kavgaları sonucunda esir tutulduğu bu yapı, girişinde kocaman geniş avlusu, yüksek surları ve gizemli zindan odalarıyla sizleri ziyaretine bekliyor.
Gülhane Parkı
İstanbul Avrupa yakasında gezilecek yerler saymakla bitmez ancak 10 yeri listelerken bu listede mutlaka olması gereken yerlerden biri de Gülhane Parkıdır. Osmanlı imparatorluğu döneminde 400 yıldan fazla bir zaman Saray bahçesi olarak kullanılan bu park 1912 yılında halka açılmıştır. Ülkemizde Lale festivallerinde en renkli halini alan Gülhane Parkında Avustralya’lı ünlü heykeltıraş Kripel tarafından yapılan Atatürk’ün ilk heykelini de görebilirsiniz.
En az Avrupa yakası kadar gezilmesi gereken yerlere sahip olan Anadolu yakası, bilinenin aksine Avrupa yakasından daha eski bir yerleşim alanıdır. Yazımızın başında bahsettiğimiz Yunan kolonilerinden Megara şehrinin Kralı Byzas Avrupa yakasını yeni kolonisi olarak kurmayı düşünürken, bugünkü Kadıköy civarında yerleşim yerleri bulunuyordu. Tarihi birçok mekana ev sahipliği yapan Avrupa yakasının kardeşi Anadolu yakası da bizlere gezi anlamında bir çok alternatif sunuyor.